Uluslararası Enerji Ajansı: Dünyanın bir tane daha fosil santrali kaldıracak durumu yok

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü(OECD) çerçevesinde 1973-1974’te yaşanan petrol krizinden sonra bağımsız bir yapıda kurulan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2040 yılına kadar neredeyse dünyanın bütün karbon bütçesini şu anda var olan fosil enerji santrallerinin, ulaşım araçlarının ve endüstriyel fabrikaların tüketebileceğini belirtti.

Karbondioksit salımı yapacak herhangi bir şey için yerimiz yok 

Guardian’a bir açıklama yapan IEA direktörü Fatih Birol, daha fazla karbondioksit salımı yapan herhangi bir şeyin kurulması için dünyanın kapasitesi olmadığını açıkladı. IEA, şu anda var olan projelere, uluslararası iklim değişikliği hedeflerinden sapmadan bir ekleme yapmanın mümkün olmadığını savunmakta.

Birol’a göre küresel ısınmayı 1,5 derece değil, 2 derecede bile sınırlandırmak için şu an gerçekleşecek tüm projelerin düşük karbon teknolojisi kullanması lazım. Bu olasılığın çok mümkün olmadığını belirten Birol, bu durumda var olan altyapının “temizlenmesi” gerektiğini açıklıyor.

Birol’a göre bunun için ise kirli enerji santrallerinin erken kapanması için teşvik verilmesi ile karbon tutacak ve saklayacak projelerin gelişmesi için yatırım yapılması gibi çözümleri uygulamak gerekmekte.

Karbon bütçemizi 22 yıl içinde tüketeceğiz

Yapılan analizler hiç bir şey yapılmasa bile karbon bütçemizin %95’ini tüketeceğimizi öngörüyor. Ama Birol’a göre yeni yatırımların olmamasını beklemek imkansız.

IEA, varolan altyapının 22 yıl içinde 550 gigaton karbondioksit salımı yapacağını öngörüyor. Bu durumda 2 derecelik bir ısınmayı geçmemek için sadece 40 gigatonluk bir limit kalıyor. Bu da dünyanın sadece bir yılda yapacağı salıma eşit.

Karbon bütçesi hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

IEA, 2014 ile 2016 arasında enerji üretiminden yapılan karbondioksit salımının düzleştiğini ama 2017’de başlayan bir yükselmenin olduğunu açıklıyor. Bu verilere göre yıllık karbondioksit salımının geçtiğimiz yıl gerçekleşen 32,53 gigatondan, 2040 yılında 36 gigatona çıkacağı öngörülüyor.

Birol, 2014 ile 2016’da gerçekleşen durumun geçici olduğunu, enerji pazarındaki gelişmeler ile iklim değişikliği hakkında yapılması gerekenler arasında giderek büyüyen bir kopukluk olduğunu açıklıyor.

IEA raporuna göre hava kirliliğinin azaltılması ile iklim değikliği ve küresel ısınmanın önüne geçilmesine yönelik hedeflerden oldukça uzaktayız.

Umudumuzu yitirmenin devamı değil

Bununla beraber IEA, enerji sektörünün daha çevre dostu olacağı konusunda umutlu. Rüzgar enerji santrallerinin küresel üretimdeki payının 2040 yılında %4’ten %12’ye yükseleceği belirtiliyor. Bu hali ile rüzgar nükleerden daha fazla enerji üretmiş olacak.

Güneş enerjisinin de aynı şekilde şu andaki %2’lik payını 2040 yılında %10 olacağı öngörülüyor. Aynı dönemde güneş enerjisi santrallerinin kurulumunun, kömürle çalışan santrallerden dünyanın neredeyse her noktasında daha ucuz olması bekleniyor.

Hidroelektrik enerji santralleri 2040 yılında da en büyük “düşük karbon” elektrik üreticisi olacak. Buna ek olarak enerji saklama yani batarya teknolojisinin giderlerinin de hızlı bir şekilde azalacağı belirtiliyor.

Yine de elektrik üretimi haricinde, fosil yakıtların enerji üretiminde sektörü elinde tutacağı belirtiliyor. Rapor, şu anki teknolojiler üzerinden uçak, gemi ve fabrikaların henüz “elektrik dostu teknolojilere” hazır olduğunu düşünmüyor.

Petrol teşviklerini azaltmak hakkında geri adım atılmamalı

2040 yılında küresel enerji tüketimi, dünya nüfusunun 1,7 milyar kişi ile büyümesi ve Asya’nın ekonomik büyümesi ile talepteki değişimleri yüzünden, neredeyse %25 artacak.

Fatih Birol aynı zamanda Hindistan, Endonezya ve Tayland gibi ülkelerin petrol fiyatlarının artması yüzünden fosil yakıtlara yaptıkları teşviklerin kesilmesi kararından geri dönülmesinin oldukça üzücü olduğunu belirtiyor.

Bunun iyi bir yönelim olmadığını belirten Birol, fosil yakıt teşviklerinin hükümetlerin bütçelerine çok büyük bir yük olduğunu açıklıyor.

Birol aynı zamanda gelecek 10 yılda petrol hakkında belirsiz ve gelgitli bir döneme girileceğini ve bu yüzden enerji ve jeopolitik gerçekler arasındaki bağın giderek daralmasından ve karmaşıklaşmasından endişe duyduğununu açıklıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.