IKEA 22 ülkede 23 bin kişiye sordu: Kendimizi neden evimizde hissetmiyoruz?

İsveç kökenli uluslararası mobilya mağazası IKEA’nın 22 ülkeden 23 bin kişi üzerine yaptığı araştırma her 3 kişiden birinin şu an yaşadığı eve kendini ait hissetmediğini gösteriyor. Özellikle şehirlerde yaşayanların %35’inin “evlerinden kaçmak istediği” belirtiliyor.

Araştırma IKEA’nın hazırladığı “Evde Yaşam Raporu”nun 2018 baskısı için hazırlanmış. Elde edilen sonuçlar ise bireylerin kendini evinde hissetmesi için 5 özelliğe dikkat çekiyor:

  • Mahremiyet
  • Güvenlik
  • Rahatlık
  • Sahiplenme
  • Aidiyet

Raporda, birçok kişi artık bu 5 özelliği tek bir mekanın sağlamadığına inanıyor. Raporda, evlerimizin fiziksel olarak akıllandığı, küçüldüğü, daha gürültülü ve faal olduğu öne çıkmış.

Bu durum ise tek bir mekandan işlevsel ve duygusal olarak alabileceklerimizi etkiliyor. Bu özellikleri evimizde bulamadığımızda ise kendimizi “dışarı” atıyoruz.

Pembe panjurlu büyük ev rüyası sona mı erdi?

Raporu New York Times gazetesi için yorumlayan Candace Johnson ise bu “rüya evin” özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıktığını belirtiyor. Türkiye’de de bu hayal 70’ler ile 80’ler filmlerinde bahsi geçen “pembe panjurlu evler” ile vücut bulmuştu.


Reklam

Özellikle mahremiyet ve rahatlık isteği, “ev” için aranan özelliklerin ruh halimize göre değiştiği sonucunu ortaya koyuyor. Evde yaşayanlar bazen bir anı paylaşmak için bir araya gelirken, bazen ise kendi başına uzanmak isteyebiliyor.

Bununla beraber, dört kişiden birinin evden çalıştığı ifade edilirken, insanların dörtte biri ise evlerini Airbnb gibi platformlarda para kazanmak için dönüştürüyor.

Dört duvarın ötesi

Rapor tek bir adrese bağlı hissetmemenin ise kötü algılanmaması gerektiğini savunuyor. Hatta gerçek, sanal veya hayali bir yerde “evinde hissetmenin” özgürleştirici olabileceğinin bile altı çizilmiş.

IKEA için araştırmaları derleyen Maria Jonsson, artık evlerin 4 duvarını aşan “mekanlar” ile tamamlandığına dikkat çekiyor. Örnek olarak araştırmada ABD’de ankete katılanların %45’inin kendilerine özel bir alan yaratmak için park halindeki arabalarına gittiği belirtilmiş.

1980 ile 2000 yılı itibariyle doğmuş Millenial ya da Y kuşağının ise %24’ünün, online chat odalarında, canlı yayınlarda veya sosyal medyada kendini evinde hissettiği sonucu ortaya çıkmış.Bu durumun arkasında ise çelişkili bir durum olsa da, bir topluluk hissi meydana getirme isteği olan aidiyet var.

Evin kalbi

Jonsson raporun, yakalanması zor olan ev hissini meydana getiren şeyin kalbine ulaşmayı ve o istenilen ev huzurunu yaşayabilmek için bu duyguyu nasıl daha kolay yakalayabileceğimizi bulmayı hedeflediğini açıklıyor.

Araştırmanın sonuçlarına bakınca bence insanlar da aynı şeyleri bulmaya çalıştığı ortaya çıkıyor.

Kaynak: Quartz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.