Ya kanal ya İstanbul: “Kanal İstanbul bir cinayet projesidir”


15 yıldır konuşulan, 2011’de duyurulan Kanal İstanbul projesi bu aralar yeniden gündemde hatta ihaleye çıkılacağı da belirtildi.

Yüksek verimli orman ve tarım alanlarının üzerine yapılacak onlarca bina, yollar, köprüler içeren projenin, vergilerin arttığı, ekonominin kriz sinyalleri verdiği bir dönemde konuşulması da ayrı bir ilginçliğe sahip.

Recep Tayyip Erdoğan’ın hayalim dediği projeye, bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nda cinayet projesidir yorumu geldi ve 15 ana maddede bu projeden neden çekildiğini açıkladı.

Maddelerin altına öne çıkan konuları özetleyelim:

  • Projenin bütçesi ile;
    • En az 9 Marmaray inşa edilebilir
    • İstanbul’daki bütün ilk okullar, orta okullar ve liseler sıfırdan yeniden inşa edilebilir.
    • İstanbul’daki deprem sorunu olan ne kadar riskli yapı varsa, tümden yeniden yapılabilir.
    • 150 yataklı tam 1.650 tane hastane veya yüzbinlerce kişinin istihdam edileceği yüzlerce fabrika inşa edilebilir.
  • Kentin çok önemli su depolama alanı Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su ile gölün su kaynağı sıfatını yitirme ihtimali var, Sazlıdere Barajı’nın da işlevsiz kalma riski yüksek.
  • 23 milyon metrekare orman alanı ile 45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanının yok olacak.
  • Kanal İstanbul’dan 2 milyar metreküp hafriyat çıkması bekleniyor. Bu İstanbul’un 50 yıllık hafriyat kapasitesine denk geliyor. Bu hafriyat büyük ihtimalle denize dökülecek, ekolojik denge ayrı bir riske gerecek.
  • Nüfus en az 1,2 milyon kişi artacak, İstanbul trafiği içinde 3,4 milyon yeni yolculuk oluşacak. Merkeze ulaşmak isteyenler artacak, bu da İstanbul trafiğinin en az yüzde 10 artması demek.
  • Proje 1., 2., ve 3. derece deprem bölgelerinde kalıyor; 11 kilometre mesafeden Kuzey Anadolu fay hattı, 30 kilometre mesafeden Çınarcık fay hattının geçiyor.
  • Proje yeryüzü ve yeraltı gerilme dengelerini bozabilir, yeni deprem riski yaratıp, depremlerin şiddetini artırabilir.
  • Avrupa Yakası’nda adalaşacak bölge, deprem oluşması durumunda, yardım ulaştırması en zor bölgelerden biri olacak.

Bunun dışında uzun dönemli daha büyük riskler de mevcut. Kimyager ve deniz bilimci Prof. Dr Cemal Saydam, 2015 yılında Arkitera için hazırladığı makalede bu konuyu detaylı bir şekilde ele almış projenin rafa bile kaldırılmadan unutulması gerektiğini savunmuştu.

Saydam, proje ile Karadeniz ve Marmara arasındaki ortalama 30 cm yüksekliğin zamanla azalacağını; 20 cm, 10 cm olacağını ancak su seviyesi düşmeyeceğini çünkü bu eksikliliğin hemen Akdeniz suyu ile tamamlanacağını bununda Karadenizi daha tuzlu yapacağını belirtiyor.


Reklam

Böyle bir durumda ise normalde alt tabakada bulunan Akdeniz suyundaki oksijen tüketen canlılara, üstteki Karadeniz suyundan karışan organik maddeler ulaşamayacak, atmosferdeki oksijen tuzlu su bariyerini geçemediği için bu yüzden de oksijen eksikliği oluşacak.

Marmara’yı kronik astımlı bir hastaya benzeten Saydam, Kanal İstanbul’un Marmara Denizi’nin yegane oksijen kaynağı Çanakkale Boğazı’nın altından giren bol oksijenli Akdeniz su dengesini bozacağına inanıyor.

Kanal İstanbul’un açılması halinde, Kanaldan geçecek olan su tuzluluğu hiç değişmeden aynı Boğaz çıkışı gibi Marmara’nın kuzeyinde bir yerde jet akımı ile Marmara’nın üst suyu ile buluşacak ama bu sefer hem bol besinli üst tabakadan ve belki de yoğun tuzlu alt sudan da su kapacak.

Saydam, üreteceği organik yük zaten sınırda olan alt tabakadaki oksijen seviyesi üzerine ek bir yük olarak bineceğini ve kısa bir zaman sürecinde zaten bitti bitiyor sınırında olan alt su oksijensiz kalacağını savunuyor.

Bu durumda ise üretilen organik maddelerin sistem için çok daha fazla bir yük oluşturacak ve kimyasal dengeler alt üst olacak.

Bu durumda ise alt sudaki hidrojen sülfür konsantrasyonu kısa zamanda hızla artacak ve her lodos sürecinde alt suyun üst su ile karışması ile atmosfere de çıkacak.

Oksijensiz alt tabakadaki suyun eninde sonunda İzmit Körfezi’ne dolması ile Körfez’de deniz yaşamı kesinlikle sona ereceğini belirten Saydam, sadece lodos değil bu sefer doğudan esen her rüzgar ile ilk etapta Körfez’in ve İstanbul’un tamamının çürük yumurta kokusu ile dolacağını savunuyor.


Reklam

Bu kadar rapor ve biliminsanı proje karşı çıkarken, sadece ekolojik değil sosyal ve ekonomik risklerin konuşulması bile insanlara kabus yaşatırken projenin yapılmaya çalışılması gerçekten bir cinayet planıdır.

Bu yüzden ben de #yakanalyaİstanbul diyorum ve projenin en kısa sürede rafa kaldırılmasını ve iptal edilmesini talep ediyorum.

Bunun için de ÇED raporuna karşı Ataşehir’deki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne dilekçe verilmesi gerekmekte.

Gitmek isteyenler için 26 Aralık Perşembe günü Kadıköy Kent Konseyi toplu bir şekilde gidiyor. Umarım başka günlerde de benzer kurumlar tarafından toplu gidiş projeleri düzenlenir.


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.