Deniz ürünlerini seven bir aile olarak, Oban’a gitmemek gerçekten olmazdı. Biz de daha önceki yaptığımız gibi, Rabbie’s üzerinden bir tur ayarladık.

Baştan en büyük fark şoförümüzdü, gürül gürül konuşan Bob gitmiş yerine ağzında lafı geveleyen bir James vardı. Bir iki defa rica etmeme rağmen gene aynı şekilde devam etti.

Neyse ki, tur belli bir yere kadar Loch Ness turu ile aynı yerlerden geçiyordu o yüzden daha önceki turdan bilgilerle aileme ben ve kardeşim tur rehberliği yaptık.

İlk durağımız yine Loch Lomond’un kıyısındaki kafe oldu. Ama burada diğer turdan diğer farkı da görmüş olduk: rüzgar…

Sanırım tüm tatil boyunca en rüzgarlı ve en soğuk günlerden biri o gündü. Böyle rüzgarlı günlerde soğuk havaya karşı kalın giyinmenin yeterli olmadığını görüyorsunuz, rüzgarı almamak için aynı zamanda kat kat biraz daha ince şeyler giyinmeniz gerekli.

Dinlen ve Müteşekkir Ol

Bir sonraki durağımız “Dinlen ve Müteşekkir Ol” isimli bir noktaydı. Bir farkındalık çalışması gibi ismi olan bu noktanın bu değişik ismi yapımı 1750 yılında sonra eren bir yol için buraya dikilmiş bir taş anıtan geliyor.

Ortadaki ovadan gelen yol 1750’de yapılmış

Bölgedeki havanın sürekli değişmesinden, yani bir anda yağmur yağıp bir anda rüzgar çıkmasından dolayı yolun yapımı oldukça zor olmuş. O yüzden yol bittikten sonra bu mesajı veren bir anıt dikilmesi kararı alınmış. Ama, ironik olarak bu anıt hava koşullarından dolayı yıkılmış.

Burada Ben Arthur dağını görmek ve altındaki vadinin müthiş manzarasının tadını çıkarmak için birkaç dakika durduk ama aşırı rüzgardan dolayı çok kısa kalabildik.

Inveraray Kalesi

İskoçya ve genel olarak İngiltere diyence akla gelen şeylerden birisi de kaleler. Ama maalesef artık kalelerin çoğu ya harabe durumunda ya da özel mülk olduğu için kısıtlı zamanlarda ziyarete açık.

Inveraray Kalesi de bu özel mülklerden biri. Campbell Klanlığı’na ait Argyll Dükalığı’nın ana kalesi olan Inveraray, 1400’lerde burada bulunan eski kalenin yerine 1700’lü yıllarda inşa edilmiş.

Biz geldiğimizde maalesef kale ziyarete kapalı idi, ama yaklaşık 15 dk boyunca kaleye ulaşmaya çalışıyorsunuz, zaten yarım saatte gidip geldiğimiz için buradaki zamanımızın yarısından fazlası buraya yürümeye geçmişti.

Aziz Conan Kilisesi

Iveraray’den Oban’a doğru giderken yol üstünde bulunan bu gotik kilise aslında gezinin en sürpriz noktasıydı. Zira sadece mimarisi ile değil, içindekiler ile de oldukça ilginç bir yer burası.

1881 yılında inşa edilen bu modern gotik kilisenin kirişlerinin iki dev gemiden geldiği belirtiliyor. Genel mimarisi gotik olsa da, kilisede Roma ve Normandiya esintileri de mevcutmuş.

Bu yüzden bir yanda Hristiyan sembolleri arasında doğa motifleri de ortaya çıkabiliyor. Büyük haçların yanında baykuşlar, vitrayların önünde dal şeklinde dövülmüş demir korumalar bulunmakta.

Farklı mimarisinin yanında kilise aynı zamanda İskoçların Kralı Robert The Bruce’a ait olduğu iddia edilen kemikler de içeriyor. Bu yüzden Robert the Bruce için burada bir anıt mezar da bulunmakta.


Reklam

Sonunda Oban

Neredeyse etrafında hiçbir yerleşke bulunmayan Aziz Conan Kilisesi’nden sonra Oban, oldukça büyük bir şehir olarak görünüyor. Kasaba hem göle, hem de okyanusa kıyısı olduğundan deniz ürünleri konusunda oldukça ünlü bir yer.

Annem ve kardeşim daha önce buraya geldiklerinde salaş bir restorana gitmişler. Ama maalesef orası kapalıydı. Aslında çok da fazla seçenek olmasa da, restoranlar şehre yayılmış durumda.

Biz de hem şoförümüzün önerdiği hem de Michelin listesinde sürekli olan bir restorana gittik. Eeusk (Gaelic dilinde balık) adlı bu restoran daha modern bir havaya sahipti. Biz de özellikle midye ve yerel tatların olduğu bir tabağı söyledik.

Fiyatlar aslında ortalamanın çok da üstünde değildi, yani 4 kişi Türkiye’de İstanbul’da bir restoranda daha pahalıya çıkabilirdik diye düşündük. Ama tat olarak daha sonra Glasgow’da gittiğimiz Rogano çok daha başarılıydı.

Maalesef Oban hakkında bu kadar yazabiliyorum, zira burada bize bir buçuk saatlik bir süre verildi kalmak için ve bu hiç ama hiç yeterli olmadı. Özellikle yerel viskileri denemek istediğimden, buradaki distileye gidemedik.

Bu kadar kısa süre verilmesinin arkasında güneşi kaçırmamak var. Özellikle kış ayları olduğu için tur şirketleri diğer gideceğimiz yerlerde gün ışığını kaybetmek istemiyor.

Bununla beraber bir sonraki durağımız James Bond filmlerinden Skyfall’un çekildiği evi uzaktan fotoğraflamak oldu. Bunun yerine şahsen ben Oban’da daha fazla zaman geçirmeyi tercih ederdim.

Gidilir mi?

Bu tur konusunda kararsız kaldım cidden. Sanırım tur şirketi ile önceden konuşup, Oban’da ne kadar zaman verdiklerinizi sormanız mantıklı bir hamle olacaktır. Gerçekten farklı şekli ile McCaig kulesine ve 1794’te kurulmuş yerel viski distilesine gitmediğimiz için üzüldüm ben.

Ama deniz ürünleri olarak hem ortalamanın üstünde hem de uygun fiyata yenecek bir yemek için, hem de Aziz Conan Kilisesi gibi sürprizler için bu tur tercih edilebilir.

Diğer Rehberler

2 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.